Yazdan beri aslında paylaşılmayı bekleyen Rahmi M. Koç Müzesi postuyla devam etmek istiyorum.. Aslında geçen hafta aldığımız üzücü haberden sonra aklıma gelen mi demeliyim :/ bilemedim. Mustafa Koç.. Şu ülkeye kattığı değerler bi kenara, insan olmanın, sevmenin, değer vermenin ve en önemlisi bunları paylaşabilmenin yüceliğini gösterebilen nadide insanların bu kadar erken aramızdan ayrılması çok çok üzücü.. Elbette yakinen tanıyanlar çok daha şanslı, o şansa nail olamayanlar da gazetelerde yer alan haberlerden, katıldığı sosyal, kültürel etkinliklerden ya da iş dünyasından takip ettiği kadarıyla tanıyor. Ve seviyor.. Ölümüne üzülüyor. Keşkelerle baş başa kalıyor. Keşke daha uzun ömrü olsaydı da, daha güzel işler yapsaydı, yapılmasına vesile olsaydı diyor… Şu hayatta ölümden başka her şeyin yalan olduğunu bir kez daha sert bi tokat gibi yüzümüze çarpıyor.. Ölüm, ya çok yakınımız vefat ettiğinde ya da çok ünlü biri göçüp gittiğinde ete kemiğe bürünüyor sanki.. O buz gibi rüzgarını hissettiriyor.. Düşündürüyor.. O zaman dank ediyor.. Ah diyip üzülüp, ertesi gün devam ediyoruz yine aynı yaşamaya. Nedense günlük hayatta küçük üzüntülere, kalp kırıklıklarına, gururlara, hırslara, egolara, inatçılıklara o kadar kafayı takıyoruz ki ölüm gibi bi gerçek varken daha insani duygularımızı hep geri planda bırakıyoruz.. Sanki çok zamanımız var.. Doya doya sevmiyoruz, başkalarına faydası dokunabilecek, bi tık ileriye taşıyabilecek işler yapmıyoruz. Karşıdan bakıp süper eleştiriyoruz, burnumuzdan kıl aldırmıyoruz.. Aldanıyoruz..
Çok karamsar mı başladım bilmiyorum aslında amacım müze ziyaretimi paylaşmaktı. Dağıldım yine 😛 Rahmi M. Koç Müzesi (İstanbul-Ankara fark etmez) mutlaka ziyaret edilmesi gereken müzelerin başında yer alıyor.. Koç ailesinin, eğitime, sanata, kültüre, spora yaptığı yatırımlar aşikar.. Paylaşılması, tüm milletin bundan faydalanabiliyor olması çok daha kıymetli.. Müzede düzenlenen eğitimler, atölyelerde yapılan uygulamalar ‘Ağaç yaşken eğilir’ atasözünü doğrular nitelikte ve siz de çocuk olmak isteyebilirsiniz.. Yaratıcılığı, öğrenmeyi, becerilerini geliştirmeyi, sorgulamayı öğreten bu atölyeler de çocuklar ayrı bir deneyim. Biz büyüklere de müzenin keyfini çıkarmak kalıyor. Yaşadığınız ‘an’ dan ziyaret boyunca sizi koparıp alıp götürücek, vizyonunuzu geliştirecek, tarihsel gelişimi gözler önüne seren çok nostaljik bir deneyim sizi bekliyor.
Başta Atatürk olmak üzere, ulaşımdan iletişime, oyuncaklardan makinelere, tıp ve eczacılıktan tarıma birçok alanın kendine has gelişimini görebilirsiniz. Bilgisayar mühendisiyseniz Commodore ilginizi çekebilir, makine mühendisiyseniz minyatür modellemeler, telekomünikasyoncuysanız iletişimin başladığı nokta ilginizi çekebilir vs hepsi de iç içe zaten.. Mucitleri ve yaptıklarını görmek ilham verebilir belki 🙂
Biraz gezdiriyim sizi 🙂
Mutlaka görülmesi gereken noktalar diye bir ayrım yapmicam baştan sona her detaya dikkat etmenizi tavsiye ederim.. Atatürk bölümünün yeri ayrı. Hatta detaylarda Atatürk var. Öyle ki, şu filmlerde gördüğümüz giriş çıkış saatlerini kaydeden National Time Recorder bile saat 09:05 geçe durmuş. Son Posta gazetesini de okumadan geçmeyin..
Model Makine Atölyesi özellikle ilgimizi çekmişti.. Tamamen hobi olarak bu işleri yaparken Rahmi Koç’la yolları kesişen, 20 yıldır bu atölyede çalışmalarını şeffaf camlar arkasında devam ettiren Ersan Doğan’la sohbet edip hikayesini kayıt altına almıştım, onunla ilgili ayrı bir yazım olucak.
Tıp ve Eczacılık: Doktorculuk da mı oynamayalım..
Demet Cengiz, Mustafa Koç ile alakalı çok bilinmeyen yönlerini de anlattığı bir yazı yazmış, onu da okumadan geçmeyin derim.. Buradan okuyabilirsiniz..
Rahmi M. Koç Müzesi, Çengelhan
Sevgiyle kalın, Burcu Özcan