uzaktan uzaktan

Processed with VSCO with c1 preset

Sanırım 1 haftadır bıkıp usanmadan, yorulmadan aynı şarkıyı döndür dolaş dinliyorum.. Belki siz de okurken veya sonrasında dinlersiniz 🙂  Katıldığım düğünde gelin damat bu şarkıyla ilk danslarını yaptılar, klasik romantik ilk danslara inat, karşılıklı, en eğlencelisinden bi dans izledik, çok tatlılardı ❤️Bu şarkının gelin ve damat için nası bi yeri var ondan bi’haberim doğrusu… Benim takılma sebebim tam olarak ne; çözemedim, ama hüzünlü gelen bi tarafı var ki sormayın..

Sanki, en doğalından gelişen bi aşk’ı anlatıyo bana..

En ummadığın anda.. O ilk aklına düştüğü an!

Anlık bi bakışı, ya da sıcacık gülümsediği, kalabalıkta iki kişinin göz göze geldiği ‘o’ an!

Sonrasında gelen napıyo acabalar, yazsam mı yazmasam mı gitgelleri, geceler boyu heyecanla atıp uyutmayan kalp, sürekli yanında olmayı istemeler ve bu isteğe karşı koyamamalar, soluğu her seferinde onun yanında almalar, karşı karşıya geldiğinde su gibi akıp giden zaman.. ‘Öyle uzaktan uzaktannnn, hiç konuşmadannnn’ nasıl olduğunu anlamadan, tanıya tanıya, yavaş yavaş, öğrene öğrene, birbirine kenetlenen, bağlanan iki insan, iki beden, iki ruh. Sonrasında yine kendiliğinden gelen bir olma, bir bütün olma hissiyatı.. O güven..

O güzel hisler.. Üstünde konuşmaya bile gerek kalmadan yaşanan, kendiliğinden gelişen, ilerleyen; nakış nakış işlenerek yaşanan o doğal aşklar.. Aşk’tan da öte. Öteymiş meğer. İki kişinin birbirini çok iyi tanıması; kalbinin derinliklerini en açık şekilde görmesi, ruhunun inceliklerini cm cm öğrenmesi, bedenini, ellerini, ayak parmaklarının ördekliğini en ince detayına kadar ezberlemesi, gözlerinin renginin aslında birbirinden farklı olduğunu farketmesi, gözlerini kapattığında bile gülüşünü görmesi, aklından geçenleri okuması, bi adım sonrasını tahmin edip o yapmadan yapması, #yaabenseninciğerinibiliyorumm, nerde nasıl davranıcağını, neye tepki vereceğini, neye sinirlerinin zıpzıp ediceğini, ne yaparsan mutlu olacağını, neye sevineceğini, neye üzüleceğini bilmeleri, aynı anda aynı şeyleri düşünüp göz göze gelmeleri, kendilerine ait bi dil geliştirmeleri ‘sadece kendilerinin anlayacağı’, dilinden dökülen kelimeler ne olursa olsun aslında ne demek istediğini yürekten anlamaları, ‘gerizekalı’ dese bile; kedi, köpek gibi sevmeleri birbirlerini ya da genellemeli belki de, en sevdikleri hayvanların yerine koymaları ve bunun sevimli gelme halleri.. Güler yüzü eksik etmemeleri ama yeri geldiğinde birbirlerini kızdırmaktan hoşlanmaları, sakarlıklarıyla dalga geçmeleri..  Birlikte yapılan uzun yollar, kilometreler, tatiller, seyahatler.. Spontan başlayıp, maceraya dönüşen günler.. Birlikte gerilmeler, birlikte korkmalar, birlikte heyecanlanmalar, birlikte gülmeler, birlikte bi işi başarıyla halletmeler, birlikte yapılan yaramazlıklar, çakallıklar.. Birer sevgili olmaktan öte, ‘bir’ hareket edebilen suç ortağı olmalar.. #ruheşiçoksıradan #banasuçortağılazım ?

“Seni seyretmem, gezmem lazımdı” ”Seni tanımam, bilmem lazımdı”  Ne seksi laflar bunlar! Şarap gibi yıllandıkça tadı güzelleşen birliktelikler ?

En güzeli böylesi diil mi ?

Peki tüm bunları yaşamadan nası evlenilebilinir, evlilik kararı alınabilir? Böyle birini bulduysan nası kaybedilir? Ya da kaybettiysen nası unutulabilir?

“Bu hikâyeye bir son lazımdı” 🙁

Suç ortağı bulun kendinize, Burcu Özcan